Sakine TOPALOĞLU, sakinenator@gmail.com
Sağlık turizmi, günümüzde yalnızca ülkelerin klinik kapasitesini değil; aynı zamanda sağlık sistemlerinin yönetişim düzeyini, kurumsal olgunluğunu ve kalite kültürünü görünür kılan stratejik bir alan hâline gelmiştir. Uluslararası hasta hareketliliğinin artmasıyla birlikte, sağlık hizmetlerinin sürdürülebilirliği ve güvenilirliği, teknik yeterlilikten çok, bu yeterliliğin kurumsal süreçlere ne ölçüde entegre edildiği üzerinden değerlendirilmektedir.
Bu bağlamda, sağlık turizmi alanında giderek daha belirgin hâle gelen temel sorunlardan biri bilinçli körlüktür. Bilinçli körlük; kurumların kalite, hasta güvenliği ve yönetişimle ilgili bilgiye sahip olmalarına rağmen, yapısal riskleri ve sistemsel eksiklikleri görmezden gelmeyi tercih etmeleri durumunu ifade etmektedir.
Kalite Bilgisi ile Kalite Uygulaması Arasındaki Yapısal Boşluk
Sağlık turizmi kapsamında hizmet sunan kurumların önemli bir bölümü; TÜSKA SAS, AACI, TEMOS, ISO kalite yönetim sistemleri gibi ulusal ve uluslararası kalite çerçevelerine teorik olarak hâkimdir. Bu standartlar; hasta güvenliği, klinik yönetişim, risk yönetimi ve sürekli iyileştirme açısından kapsamlı bir yol haritası sunmaktadır.
Ancak uygulamada, bu bilgi birikiminin hizmet sunumuna aynı ölçüde yansımadığı görülmektedir. Standartların çoğu zaman belge temelli bir uyum süreci olarak ele alınması; kaliteyi yaşayan bir sistem olmaktan çıkararak dönemsel bir denetim faaliyetine indirgemektedir. Bu yaklaşım, bilinçli körlüğün kurumsal düzeyde kökleşmesine zemin hazırlamaktadır.
Kurumsal Savunma Mekanizmaları ve Körlüğün Normalleşmesi
Bilinçli körlük, çoğu zaman bireysel ihmalden değil; kurumsal savunma reflekslerinden kaynaklanmaktadır. Sağlık turizminde büyüme baskısı, hasta hacmi odaklı performans göstergeleri, mali sürdürülebilirlik kaygıları ve yoğun rekabet ortamı; kaliteyle ilgili yapısal sorunların ertelenmesini “makul” bir tercih hâline getirebilmektedir.
Bu süreçte kurum içi söylemler giderek normalleşir:
- “Standartları biliyoruz, ancak sahada uygulamak zaman alır.”
- “Denetimlerden geçtik; ciddi bir risk görünmüyor.”
- “Uluslararası hastalar genel olarak memnun.”
Bu söylemler, kısa vadede kurumsal konfor alanı yaratırken; uzun vadede kalite körlüğünü derinleştirerek sağlık turizminin güven temelli yapısını zayıflatmaktadır.
Uluslararası Hasta Deneyimi Açısından Bilinçli Körlük
Uluslararası hastalar için sağlık hizmeti, yalnızca klinik sonuçlarla sınırlı değildir. Bilgilendirme, şeffaflık, süreklilik, kültürel uyum ve taburculuk sonrası izlem gibi unsurlar, hasta deneyiminin ayrılmaz parçalarıdır. Yerel sistemlere aşina olmayan uluslararası hasta için her belirsizlik, doğrudan güven algısını etkilemektedir.
Bilinçli körlük sonucu göz ardı edilen yapısal eksiklikler; özellikle taburculuk sonrası takip, komplikasyon yönetimi, hasta iletişiminin sürekliliği ve koordinasyon alanlarında görünür hâle gelmektedir. Dijital hasta platformları ve uluslararası geri bildirim kanalları, bu eksikliklerin kısa sürede küresel ölçekte yayılmasına neden olmaktadır.
Akreditasyon Sonrası Rehavet: Kalitenin Sembolleşmesi Riski
Sağlık turizminde sık karşılaşılan bir diğer bilinçli körlük biçimi, akreditasyon sonrası rehavettir. TÜSKA–SAS, AACI, JCI, TEMOS ve ISO kapsamında alınan akreditasyonların, kalite yolculuğunun sonu olarak algılanması; kalite kültürünün sürdürülebilirliğini tehdit etmektedir.
Oysa bu sistemlerin ortak amacı; kurumlarda sürekli iyileştirme, çalışan katılımı ve kurumsal öğrenmeyi teşvik etmektir. Standartların günlük uygulamalara yeterince entegre edilmediği yapılarda, akreditasyon; kaliteyi güçlendiren bir araç olmaktan çıkarak sembolik bir başarı göstergesine dönüşebilmektedir.
Bilinçli Körlüğü Aşmak: Yönetişim, Şeffaflık ve Kurumsal Cesaret
Sağlık turizminde bilinçli körlüğün aşılması, teknik bilgi kadar kurumsal cesaret ve yönetişim olgunluğu gerektirmektedir. Kaliteye ilişkin sorunların görünür kılınması, raporlanması ve sistematik biçimde ele alınması; kısa vadede zorlayıcı olsa da, uzun vadeli güven ve sürdürülebilirlik için temel bir gerekliliktir.
Bu çerçevede, kurumsal olarak olgunlaşmış sağlık turizmi yapıları:
- Kaliteyi ayrı bir birim değil, yönetsel karar süreçlerinin merkezinde konumlandırır,
- Akreditasyon sistemlerini statik hedefler değil, dinamik gelişim araçları olarak ele alır,
- Uluslararası hasta deneyimini uçtan uca izler ve değerlendirir,
- Çalışan katılımını kalite ve hasta güvenliği kültürünün temel unsuru hâline getirir.
Değerlendirme
Sağlık turizminde kaliteyi bilmek ile kaliteyi uygulamak arasındaki fark, çoğu zaman bilgi eksikliğinden değil; kurumsal tercihlerden ve yönetsel tutumlardan kaynaklanmaktadır. Bilinçli körlük, bu tercihlerin sistematik bir yansımasıdır. Oysa sağlık turizminin uzun vadeli başarısı; sorunları görme, kabul etme ve dönüştürme iradesiyle mümkündür.
Kalite; standartlarda tanımlandığında değil, kurumsal davranışlara yansıdığında anlam kazanır.









