Osteoporozdan Korunmak için Radon Balneoterapisi ve Fiziksel Aktivite

Fuat YALMAN, fuatyalman@duzce.edu.tr

Osteoporoz, artmış kırık riskine yol açan azalmış kemik kütlesi ile karakterize yaygın bir sistemik iskelet hastalığıdır. DSÖ, osteoporozun Avrupa Birliği’nde günde 1700 kırıktan sorumlu olduğunu ve sürekli yaşlanan nüfus nedeniyle insidans oranlarının dünya çapında dramatik bir şekilde artacağını tahmin etmektedir. Dolayısıyla, osteoporoz sağlık sistemleri için büyük bir yük oluşturmaktadır.

Moleküler düzeyde, osteoporozun esas olarak, kemik oluşumundan ziyade kemik geri emiliminin baskın olmasından kaynaklandığı düşünülmektedir. Sırasıyla osteoklastik ve osteoblastik kemik geri emilimi ve oluşumu arasındaki bağlantı, çeşitli hormonların, büyüme faktörlerinin, sitokinlerin ve vitaminlerin sıkı bir şekilde düzenlenmiş kontrolü altındadır.

Yeterli beslenme, özellikle yeterli D vitamini ve kalsiyum alımı, sigara ve alkol kullanımı gibi risk faktörlerinden kaçınma ve düzenli egzersiz osteoporozu önleyen en etkili farmakolojik olmayan önlemler iken, hareketsiz bir yaşam tarzı ve düşük vücut kitle indeksi risk faktörleri olarak kabul edilmektedir. Çok sayıda klinik çalışma, osteoporoz için yüksek bir risk grubu olan menopoz sonrası kadınlarda egzersiz programlarının kemik metabolizması ve enflamatuar belirteçler üzerindeki etkilerini doğrulamıştır.

Düşük doz radon hipertermi balneoterapisi/tedavisi, sadece Almanya, Avusturya, Polonya ve Çek Cumhuriyeti’nde 15’ten fazla tıbbi kaplıcada çeşitli iltihaplı romatizmal hastalıklar için uygulanan farmakolojik olmayan bir tedavi seçeneğidir. Radyoaktif soy gazın düşük dozlarının/aktivitelerinin uygulanmasını kullanır ve birkaç randomize kontrollü klinik çalışma, dejeneratif omurga hastalığı, romatoid artrit ve ankilozan spondilit hastalarında radon banyoları veya radon speleoterapisi sonrası ağrıda uzun vadeli önemli iyileşme bildirmiştir.

Bununla birlikte, radon tedavisinin ve genel olarak balneoterapinin olası etkilerinin altında yatan biyolojik mekanizmalar belirsizliğini korumaktadır ve radon tedavisinin ilgili biyobelirteçler üzerindeki kontrollü çalışmaları seyrektir. Literatürde ankilozan spondilitli hastalarda kombine düşük doz radon hipertermi balneoterapisi/tedavisi ve egzersiz tedavisinden sonra anti-enflamatuar sitokin dönüştürücü büyüme faktörü-b1’de (TGF-b1) önemli bir artış olduğu gözlemlenmiştir. Dönüştürücü büyüme faktörü seviyelerindeki artış, bu çalışma popülasyonunda ağrıda belirgin bir azalma ile korelasyon göstermiştir.

Dönüştürücü büyüme faktörü-b1 osteoblast hücrelerinin erken farklılaşmasını uyardığından ve kemik oluşumu ile kemik geri emiliminin birleşmesinde önemli bir rol oynadığından, bu sonuçlar kombine egzersiz ve düşük doz radon hipertermi balneoterapi/tedavisinin kemik metabolizması üzerinde bir etkisi olduğunu düşündürmektedir.

Diğer Yazılar

Yazıyı Paylaş: