Long-Stay Health Migrants: Türkiye’nin Sağlık Turizmi Ekosistemini Sessizce Dönüştüren Expat Nüfus

Çağla Aslı GÜLDURAN, caglasli87@hotmail.com

Muğla, Marmaris, Fethiye, Datça, Dalyan ve Ortaca hattında son yıllarda özellikle İngilizler başta olmak üzere Alman ve Hollandalı emekli göçlerinde çok net bir davranış kalıbı ortaya çıkıyor: Bu insanlar klasik “expat” tanımının dışına taşmış durumda. Sağlık sistemindeki tıkanıklıklar, NHS’deki kronik bekleme süreleri ve erişim problemleri nedeniyle Türkiye’ye emeklilik göçü kavramıyla literatürde karşılığını bulan bu nüfus aslında gönüllü bir mobilite yaşamıyor; sağlık temelli zorunlu bir yeniden yerleşim stratejisi kurguluyor. Tatil motivasyonu, bakım kalitesi ve maliyet avantajının yanında artık ikincil bir faktör olarak vatandaşlık yarışı baş gösteriyor.

Bu kitle ne tamamen turist ne de klasik anlamda göçmen olarak tanımlanabilir. Sağlık turizmi literatürünün uzun süre göz ardı ettiği, ancak sahada giderek görünür hale gelen “long-stay health migrants” kategorisinin somut bir örneğini oluşturmaktadır. Altı ay İngiltere’de, altı ay Türkiye’de yaşama pratiği; rutin sağlık kontrollerinin Muğla’daki özel hastanelerde sürdürülmesi; hekim bağlılığının Türkiye’de oluşturulması; buna ek olarak konut edinimi, vatandaşlık başvuruları ve sonrasında SGK kapsamına geçiş girişimleri, bu grubun sağlık hizmetine erişim sürecinde belirleyici olan temel davranış örüntüleridir. Bu örüntü, klasik sağlık turizmi modellerinin varsaydığı “seyahat + kısa süreli tedavi” denkleminden belirgin şekilde ayrılmaktadır. Literatür hâlâ mobil hastayı geçici ziyaretçi kimliği üzerinden kavramsallaştırsa da pratikte ortaya çıkan yapı süreklilik, yerleşiklik ve bakım sürekliliği üzerinden işlemektedir. Dolayısıyla sahada görülen bu fiili durum, mevcut teorik çerçeveyi aşan ve revizyon gerektiren yeni bir sağlık-mobilite modeli yaratmaktadır. Gerçek dünya, literatürün takip etmekte zorlandığı daha geçirgen, daha kalıcı ve daha çok boyutlu bir sağlık hareketliliği formuna doğru evrilmiştir.

Bu noktada belirleyici olan husus, Türkiye’de SGK’nın bu grubun kronik rahatsızlıklara ilişkin operasyon, takip ve müdahalelerini kapsam dışında bırakmasıdır. Expat statüsünde ikamet etmelerine rağmen sağlık hizmetine erişimleri fiilen “yabancı ücretli hasta” kategorisi üzerinden yürümektedir. Operasyonel statüleri sağlık turistinden farklı değildir; yalnızca mobilite motivasyonları değişmektedir. Bu durum, hem sağlık politikası hem de akademik literatür açısından önemli bir kavramsal boşluk yaratmaktadır. Literatürün mevcut kategorileri, sahada karşılaşılan bu hibrit hasta profilini açıklamakta yetersiz kalmakta ve pratik gerçeklik ile teorik çerçeve arasındaki uyumsuzluğu derinleştirmektedir. Bu nedenle expat temelli uzun süreli sağlık mobilitesinin, sağlık turizmi alanının güncel kapsamına dahil edilmesi artık kaçınılmaz hale gelmiştir.

Pazarlama perspektifinden bakıldığında tablo daha da belirginleşmektedir. Bu segment, geleneksel “yabancı ücretli hasta” ya da “ücretli hasta” yaklaşımıyla yönetilemeyecek kadar farklı beklenti ve davranış kalıplarına sahiptir. Karar süreçleri yoğun bilgi gerektirir; hizmet kalitesine yönelik duyarlılıkları yüksektir ve uzun dönemli hekim–hasta bağlılığı kurma eğilimleri güçlüdür. Bu nedenle expat hastaların takibi, uluslararası hasta ilişkileri birimlerinin uzmanlık alanına girmekte; yerli hastalardan ayrıştırılarak yönetilmesini zorunlu kılmaktadır. Bu durum, artık klasik “turistin sağlığı” kategorisinin ötesine geçen, sürekli ilişki yönetimi ve deneyim tasarımı gerektiren yeni bir hizmet modeline işaret eder. Aynı zamanda şu noktayı da yeniden değerlendirmek gerekir: Expat hastaların Türkiye’de deneyimlediği bakım, hizmet ve kalite düzeyi yalnızca kendi sağlık yolculuklarını belirlemiyor; aynı zamanda ülkelerindeki potansiyel hasta kitlesini etkileyerek yeni sağlık turistlerinin ortaya çıkmasına doğrudan zemin hazırlıyor. Bu memnuniyet aktarımı, destinasyonun sağlık turizmi imajını güçlendirirken, bölgenin uluslararası hasta hacmini de artıran organik bir etki mekanizması yaratmaktadır. Expat sağlığı bu açıdan yalnızca bireysel bakım süreci değil, destinasyonun sağlık turizmi markasına entegre olan stratejik bir kaldıraç işlevi görmektedir.

Bu nedenle üst seviye, sürdürülebilir ilişki yönetimi gerektiren VIP Healthcare uygulamaları kaçınılmaz hale geliyor. Bu ise destinasyonların hizmet mimarisini yeniden düşünmesini zorunlu kılıyor. Turisti merkeze alan kısa vadeli tedavi akışı, yerleşik yabancı nüfusun sağlık temelli davranışını açıklamakta yetersiz kalmaktadır.

Expat sağlığını “göç çalışmaları”na itmek de yetersiz kalabilir. Çünkü hizmet sunumu ve operasyonel süreçleri tamamen sağlık turizmi sisteminin hizmet anlayışı içinde akmaktadır. Doğru yol, bu kesişim alanını yeni bir alt kategori olarak tanımlamak: yerleşik yabancı sağlığı, sağlık turizmi ekosisteminin süreklilik arz eden segmenti haline getirek sağlık turisti, turistin sağlığı, expat sağlığı ayırmacı paradigmanın daha bütüncül olarak sağlık hizmetlerinin dış aktif pazar hedef alınarak stratejik bir pazarlama yaklaşımının belirlenmesidir.

Türkiye’de sağlık turizmi sektörü evrildi. Mobilite biçimleri ve hasta davranışı değişti. Artık soru şu: Literatür bu yeni gerçeği yakalayacak mı, yoksa pratikte çoktan ortaya çıkmış bir segmenti teorik yok saymaya turizm literatürünün dışında tutmaya devam mı edecek?

Diğer Yazılar

Yazıyı Paylaş: